Bugun...



İslam ve Batı ilişkilerinin sinir uçları

İbrahim Kalın, 2007 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Fikir Ödülü’ne layık görülen “İslam ve Batı” kitabında bu iki medeniyet arasındaki ilişkinin tarihi seyrini ve doğasını analiz eder. Burhan Alsan yazdı.

facebook-paylas
Güncelleme: 28-06-2020 16:56:55 Tarih: 28-06-2020 16:53

İslam ve Batı ilişkilerinin sinir uçları

İslam ve Batıİbrahim Kalın tarafından kaleme alınmış ve 2007 yılında kitabın ilk baskısı yapılmıştır. Kitap aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği Fikir Ödülü’ne layık görülmüştür. İbrahim Bey, bu kitapta İslam ve Batı perspektifine geniş bir alan ayırarak her iki kavramın tarihsel serüvenini okuyucuya sunmaktadır. 1400 yıllık İslam ve Batı ilişkileri, muhtelif mefhumlardan yola çıkılarak tarihsel açıdan irdelenmiştir. İslam ve Batı kelimelerinin ifade ettiği anlamlar ve geçmişten günümüze gösterdiği değişimler; kültürel ögeler, toplumlar ve devletler bağlamında ele alınmıştır.

Kalın’a göre tarih, insanlığın ortak hafızasıdır. Ancak günümüzde “öteki” olarak dışlanan ve bir kenara itilen Batılı veya Avrupalı olmayan toplumlar, tarihin derin sayfalarında yoklarmış gibi muamele görmektedir. Bununla birlikte Avrupa ve Batı merkezli tarih yazıcılığı, insanlığın ortak birikimi olan tarihsel sürece tek pencereden bakmaktadır. Dolayısıyla zengin bir mazisi olan İslam medeniyetinin bu tek taraflı çarka karşı gelmesi güçtür. İşte bu eser, tarihe tek taraflı değil de ortak bir pencereden bakılarak yazılmıştır. Bu vesileyle son derece ehemmiyet arz eden bir yapıttır.

Yazar, kitapta objektif bir tarih okuması yapmakla beraber İslam-Batı ilişkilerinin rekabetini, çatıştığı noktaları ve uzlaşma alanlarının beslendiği mihrakları; tarihî, dinî ve siyasi açıdan değerlendirmiş. Bunun yanı sıra İslam ve Batı ilişkilerini sadece savaşlar, mücadeleler ve anlaşmalar babında değerlendirmenin ne derece doğru olduğunu da sorgulamaktadır.

Birinci bölümde “İslam ve Batı” başlığını görmekteyiz. Kalın, burada her iki kelimenin de tarihteki kullanımına ve anlamına değinmiştir. Bu sözcüklerin birçok kavramı karşıladığını o yüzden dikkatli kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. İslam kelimesinin anlamına temas ederek kavramsal bir açıklama yapmıştır. İslam deyince akla neler geldiğini, bu kelimenin neye tekabül ettiğini, zihinlerdeki İslam algısını açıklamıştır. Aynı şekilde Batı sözcüğünün de niçin kullanıldığını, neden Batı dendiğini tarihsel çerçeve sunarak ve birtakım belgelere isnat ederek izah etmiştir. Mamafih İslam kelimesinin hem bir dini hem de bir medeniyeti temsil ettiğini, Batı sözcüğünün ise daha çok bir coğrafyayı tasvir ettiğini okura sunmuştur. Kavramların tefsirinden sonra İslam ve Batı medeniyetlerinin köklerine inerek membaını okuyucunun önüne sermektedir.

Avrupalıların İslam’a bakışı

İkinci bölümde Kalın; İslamiyet’in ortaya çıkışıyla beraber geliştirilen teolojik, siyasi ve kültürel meydan okumadan bahsetmektedir. İslam dininin yayılmasıyla birlikte Hristiyan âleminin İslam’ı rakip olarak gördüğünü söylemektedir. Müslümanların, dünyanın muhtelif coğrafyalara yayılması Avrupa tarafından endişeyle karşılanmıştır. Onlara göre İslamiyet şiddeti ve şehveti muhteva eden bir dindir. Bu sapkın düşünce Avrupalı edebiyatçıların, yazarların kitaplarına konu olmuştur.

Sonraki bölümde İslamiyet’in Bizans’la kurduğu ilişkiye temas eden yazar, burada da mühim noktalara parmak basmaktadır. O dönemde cereyan eden olayların, tarihin önemli dönemeçlerinden biri olduğunu vurgulamıştır.

Haçlıların Doğu’ya düzenledikleri seferleri teferruatıyla nakletmektedir. Bu itibarla Haçlıların, Doğu’dan kendileri için gelişim kaynağı olacak birçok şeyi Batı’ya taşıdıklarını görmekteyiz. Bunlar: kâğıt, ipek, para, hikâyeler, efsaneler, haritalar, koku, baharat ve kelimeler…

Dördüncü bölümde; Orta Çağ’da, Avrupa’nın İslam’a karşı oluşturduğu algıya vurgu yapılmaktadır. Buradan yola çıkılarak İslam medeniyetinin, Batı’daki skolâstik düşüncenin yıkılmasıyla Rönesans’ın başlamasına olan tesiri çeşitli misaller verilerek anlatılmıştır. Hristiyan Avrupa’nın İslam’ı daha yakından tanıması savaşlar sayesinde olunca Müslüman dünyasına bakıştaki olumsuz algı tezahür etmiştir.

Endülüs’ün anlatıldığı beşinci bölümü okurken son derece mutlu oldum. Zira Avrupa’nın güneyinde yaklaşık üç yüz yıllık bir İslam medeniyetinin varlığı her Müslüman için bir hayli gurur verici. Bu dönemde İslam ile Batı ilişkilerinin çatışma olmadan devam ettiğini görmekteyiz. İspanya’nın doğusundaki bu bölgede İslam kültürüne ait nice eserler ve izler görmek mümkündür. Kurtuba, Sevilla ve Gırnata buradaki İslami şehirlerdendir. İslam’ın Batı’ya etkisini Endülüs döneminde net biçimde görürüz. Endülüs’ün ilk zamanlarında Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar, Endülüs’te barış içinde yaşama tecrübesi yaşamıştır. Ancak Hristiyan Latin devletlerinin; yeniden fetih hareketini başlatmaları, Endülüs’te yaşayan Müslüman ve Yahudileri zorda bırakmış ve kimliklerinden uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Böylece çatışmasızlık süreci sona ermiştir.

Altıncı bölümde; “Modernliğe Doğru” başlığı altında daha çok reform, Rönesans ve coğrafi keşifler sonucu Avrupa’nın zenginleştiğini ve birikimini artırdığını okumaktayız. Yeni fikirlerin ortaya çıktığı, Batı’nın felsefi olarak da değişime uğradığı bir zaman diliminin başlangıcına şahit olmaktayız. Bununla beraber İslam’ın doğrudan rakip olarak görülüp alt edilme çabalarının başladığını görmekteyiz. Avrupa ve Hıristiyan dünyası, İslam’ı bir siyasi tehdit algısı olarak yorumlamışlardır. Bu dönemde birçok Avrupalı düşünür, İslam’ı kötü gösterme çabasındadır ve bu minvalde İslam’ı karalayıcı eserler kaleme almışlardır.

Avrupalı seyyahların misyonu

İlerleyen sayfalarda Avrupa kolonyalizmine değinen yazar, Batı’nın kendi medeniyet inşasının sömürgecilikle olabileceğini ifade etmektedir. Zaten kendileri de bunu sarihçe söylemekten çekinmemişlerdir. Avrupa’nın, diğer coğrafyaları sömürme girişimleri başlamaktadır. Bunu, seyyahların İslam merkezlerine ve diğer beldelere yaptıkları geziler neticesinde yazdıkları kitaplarda görmekteyiz. Avrupalı seyyahlar, diğer diyarları gezerek bilgi toplamışlardır. Bununla beraber oryantalizmle yani Doğu’yla ilgili binlerce kitap yazmışlardır.

Osmanlı, on yedinci yüzyıla kadar Avrupa’daki gelişmeleri takip etmiştir. Fakat ondan sonra Avrupa’nın ilerlemesi karşısında birtakım sebeplerden dolayı geri kalmıştır. Yazara göre bu durum, Batı’nın İslam’a ve Osmanlı’ya karşı bakışını değiştirmiştir. Modernitenin Avrupa’daki şahlanışı ve Osmanlı’nın bunu keşfi, on yedinci yüzyılda olmuştur.

Avrupa; bilimde, teknikte, askeriyede, Osmanlı’nın önüne geçtikten sonra yeni buluşlarla birlikte coğrafi olarak da yer temini faaliyetlerine başlamıştır. Napolyon’un Mısır’ı fethetmek istemesi buna örnek olarak verilebilir. Esasen Osmanlı ile Avrupa arasındaki fark kapatılamayacak düzeyde olmasa da bazı saikler buna mani olmaktadır.

Kalın’a göre coğrafi olarak yakınlaşan medeniyetlerin bir arada yaşama becerileri azalmıştır. Tehditler, saldırılar, siyasi çekişmeler, kültürel olarak baskı altına almak isteme gibi durumlar bunun nedenidir. Yakın tarihte şahit olduğumuz bazı olaylar, İslam ve Batı arasındaki ilişkilere zarar vermiştir. Amerikan yönetiminin yayılmacı politikaları, İslam topraklarındaki işgalleri ve masumları hedef almaları Müslümanlar nezdinde büyük tepkilere sebep olmuştur. Avrupa’nın veya Amerika’nın İslam’ı terörle ilişkilendirip Müslümanlara karşı cephe almaları İslam dünyasında infiale yol açmıştır. Orta Doğu’daki İsrail varlığı da İslam ve Batı ilişkilerinde derin yaralar açmıştır. İsrail’in saldırgan tutumu ve çözümsüzlük üzerine kurduğu diplomatik anlayış bunda etkilidir.

Netice itibarıyla yazar, geniş bir yelpazede ele aldığı İslam ve Batı ilişkilerini 1400 yıllık tarihi serüvenle noktalamaktadır. İbrahim Kalın, eserinde fuzuli ayrıntılardan kaçınarak akıcı bir üslup kullanmış. Ortaya koyduğu referanslar, kitabın daha nesnel bir nitelik kazanmasına yol açmıştır. Bu muhteşem eserin İslam ve Batı tarihine ilgi duyan okurlara oldukça faydalı olacağını düşünüyorum.

İbrahim Kalın, İslam ve Batı, İSAM Yayınları, 2007, İstanbul.

 

Burhan Alsan 




Kaynak: Dünya bizim.com

Bu haber 715 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER DÜŞÜNCE Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Komşunuz Suriyeli Olsaydı Nasıl Davranırdınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI