İslami nizamda dokunulmazlık diye bir kavram yoktur. Bu kavramı sanırım batıdan aldık. Batı bile bunu terk etti. Biz daha terk etmedik. Terk etmeye niyetimiz de yok.
İslam'da kanunlar şahısların üstündedir. "Kızım Fatıma dahi hırsızlık etmiş olsaydı elini keserdim" hadisi bu gerçeği haykırıyor.
Şahıslar kanunlardan güçlü olunca kanunlar fakirleri, zayıfları ve güçsüzleri ezmeye başlıyor ve piramit türü bir yapılanma ve yönetim şekli devreye giriyor.
Yine bir hadiste şu gerçek ifade ediliyor:
Sizden önceki ümmetlerin helak olması şundandı: Onlardan itibar sahibi birisi hırsızlık yapınca onu serbest bırakıyorlardı. Ama onlardan zayıf biri hırsızlık yapınca ona had uyguladılar. (kanunu işlettiler)
Bu hadis de kanun önünde herkesin eşit olduğunu gösteriyor. Ancak şu an tüm beşeri sistemlerde, buna şeriatla yönetilen ülkeler de dahil olmak üzere her ülkede bazı şahıslar kanundan güçlüdür.
Kanundan güçlü olan kişi zamanla eş dost ve akrabalarını da kanundan üstün tutmaya başlıyor. Hazreti Ömer yeri gelmiş kendi valisini halkın önünde azarlamış ve yeri gelmiş valinin oğlunu halkın önünde kırbaçlamıştır.
Bizde ise sadece Hazreti Ömer'i sevmek kalmış. Onun adaletini uygulamayız ama onu da çok severiz.
Her şeyimiz böyle değil mi zaten? Peygambere karşı sevgimiz sonsuz ama onun yaşama bakışına gelince farklı bir hayat süreriz.
Biraz dağınık oldu ama neyse...